بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٠

(Ba'si) yalan sayanların o gün vay haaline!

– Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي ظِلَٰلٖ وَعُيُونٖ ٤١

(41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشۡتَهُونَ ٤٢

(41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٤٣

(Şöyle denilir): «İşlemiş olduğunuz (iyi) amel (ve hareketlere mukaabil afiyetle yeyin, için».

– Hasan Basri Çantay

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٤٤

«Şübhe yok ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız».

– Hasan Basri Çantay

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٥

(Cenneti) yalan sayanların o gün vay haline!

– Hasan Basri Çantay

كُلُواْ وَتَمَتَّعُواْ قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجۡرِمُونَ ٤٦

(Ey kâfirler, dünyâda) yeyin, biraz fâidelenin! Şübhesiz ki siz günahkârlarsınız.

– Hasan Basri Çantay

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٧

(Ebedî nimeti) yalan sayanların vay o gün haaline!

– Hasan Basri Çantay

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱرۡكَعُواْ لَا يَرۡكَعُونَ ٤٨

Onlara «(Allahın huzuurunda) eğilin» denildiği zaman eğilmezler.

– Hasan Basri Çantay

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٩

(Emr-ü nehyi) yalan sayanların o gün vay haaline!

– Hasan Basri Çantay

فَبِأَيِّ حَدِيثِۭ بَعۡدَهُۥ يُؤۡمِنُونَ ٥٠

Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar onlar?

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu